Latest posts

17 - Günebakanların yüzündeki gözyaşlarını...

Günebakanların yüzündeki gözyaşlarını kaçıncı silişim bu. Sevgisiz akşamsefalarındaki zehre batmış o çılgın şarkıyı kaçıncı dinleyişim. Denize vuran ışıkların mor yakamozlarını tutup yerden yere kaçıncı vuruşum. 

Dur söylenecek daha çok sözüm var, gitme…  Hayatın sarstığı bu kalbe kendince bir yara bantı yapıştırma tutmaz, gitme…

Gözlerin bir süre daha gözlerimde kalsın. İçimden geçenleri bakışlarımla anlatayım izin ver.

Beni bir çiçekten ziyade tohum gibi gömdün ya o gün toprağa en çok buna içlendim. Toprağın büyütmeyecek de çürütecek olması ne kötü. Bari bir bez içinde gömseydin. O zaman toprağı delebilir ve uzayabilirdim. 

“İnsan içinde bir dağ taşımalı, bir ova, bir sahil. Bunalınca kendine kaçmalı. Kendi kendinin kasabası olmalı” demiştin bir seferinde. Yalanmış dediklerin. Bak beceremeyip geri döndüm.

Gel iki kadeh de hatalarımızı itinayla askıya alalım. Soframızı kuşlar kursun yeniden. Mutsuzluğu sürdürmenin müthiş bir hafifliği var; su gibi ama bardağa konmuyor, hava gibi ama başımızda esmiyor. Üstelik İstanbul öyle ağırbaşlı bir kent değil çoktandır.

Ağzımın içinde kocaman bir şiir, bir kaza eseri, yirmi bir saat yirmi bir dikişle yazıldı. Adak yaptım her cümlesini bağladım. Dönersen yoluna akıtacağım tüm cümleleri.
Gitme…

Leave a comment